gurup vakti
  umutsuz ve dussuz
 


umutsuz ve düşsüz
 
 



umutsuz ve düşsüz
geceye konuk olduğumuzda
yokluklara dayarız sırtımızı
boynu bükük-dağları sırtımıza sardığımızda
yarasalar da soğuk bulur gözlerimizi
uzaktan uzağa-merhaba merhaba
boşa sallarız ellerimizi
uzak dallardaki uykulu guguk kuşlarına
bir garip bir kimsesiz
ölürüz yeni baştan bir daha
karanlıklar maviye boyanırken –bir horoz öter
al ibikli-kümeslerden uzaklara
dağlar ötesinde bir gün uyanır-telaşlı
ayak sesleri ardından –doğar- daha kaygılı daha isteksiz
bir yorgun dünya ışır –usulca
sonra siz uyanırsınız
siz- biz-onlar
doğumundan ölümüne cümle insanlar
sarılırız yakın daha yakın
bir telli duvaklı gelincesine dünya
içimizde yalnızlık ve ölüm korkusu
işte böyle karma karışık duygular çıkmazında
bir anlamsız koşturmaca
ellerimiz bir çelimsiz bir ufak- gözlerimiz koca koca
bildiğinizden daha korkak
gördüğünüzden daha iri –güneş –ezilir sularda ufalanarak
sonra yine akşam olur –yorgun –mor
umutsuz ve düşsüz


 * * * * * 

sonra akşam olur –yorgun ve mor-biz de yorgunuz
üstelik  akşamı değiştiğimiz gecede- ki bu takasta aldandık-
bir şeytan uzanır göz kapaklarımıza –tepine tepine ağlar
üç yaşındaki oğlanlar haşarılığında
cümle rüşvetlerimizi iplemeden
uykuya atar göz bebeklerimizi-yine biz yeniliriz –yenilmekten bıkkın
o bir muzaffer komutan edasında –
tıpkı napolyon gibi -fakat elbede ölmeyecek-	
bütün umutlarımızı bir avcuna alır
öteki eli koynunda –ve parmakları arasında düşlerimiz
bir karanlığa savurur da savurur
kırılır her gerçekte bir umut bin düş
ve loşluğa doğru bir düşüş
o –yoklular içinde- ölmüş gibi- uyur
umutsuz ve düşsüz


 * * * * * 


o yokluklar içinde ölmüş gibi uyur
belki yastığında birkaç umut birkaç düş
        -ve belki de biz varız –belki de
belki de ayaklarımız bağlı ellerimiz küçük  ve uykulu
bilmediği-bizi sürgün ettiği loş evrenlerde-hala uyanığız
ve yitiklerimizi ararız- ellerimiz göz göz
ayaklarımız –taş kesmiş postal kapmış-kanlı
gözlerimiz – çukursuz isyankar- dudaklarımız bir ağlamaklı
yürürüz düşe kalka –yalpalayarak
ve sonra çöker kalırız bir zaman
son yokluklarımızı da yitirmiş olarak
ölüm meleğine el salladığımızda
bir ateş böceği konar saçlarımıza –bizim için ağlayan
bir yanıp bir sönen bir ateş böceği –bir ölüm meleği sen ve biz
bir düzlemdeki aykırı doğrular gibi –bir türlü kesişmeyiz
çaresizliğimizi yarınlara bağlayan-bir el bekleriz-senden
beyaz çingenem- gelsen artık -bu son dem
umutsuz ve düşsüz


 * * * * * 
									
çaresizliğimizi yarınlara bağlayan –bir el bekleriz
-bu son dem- dediğimiz halde sen gelmezsin çingenem 
bizim ellerimiz bir çelimsiz bir ufak –gözlerimiz koca koca
işte böyle- peşimizi bırakmayan kabuslar -altında
 karanlık-ezilir göz yaşlarımızda parçalanarak
derken- sonra bir daha -sabah olur- al ibikli horoz seslerinde
bir güneş süpürür cümle korkuları
ve cümle kuşlar bir olur –kanat kanat
olanca bildikleri türküleri üstümüze sererler
 –üşenmeden yorulmadan bizim için-birer birer
bilmedikleri -sen olmadığın zamanlar- bizim için
yaşama türküsü
umutsuz ve düşsüz 





 
 
umutsuz ve düşsüz
 
 
  Bugün 37 ziyaretçi (56 klik) buradaydı  



   

Selam Dünya !..gurup vakti bir aile sitesidir. çorbada tuzu olsun isteyenler, tenkit ve tavsiyeleri için (alt1946@windowslive.com) veya ( mim.sait@hotmail.com ) adreslerine e posta gönderebilirler !.. gurup vakti -Ailenizin Sitesi








Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden